Dedesinin Betüşü

Dedesinin Betüşü

    İnsan bir vücudun içine, bir ruhla doğar. İçine doğduğu coğrafya, aile ve hayatına giren insanlar o ruhu ve bedeni büyütür. Bazı aileler bedenin bakım görmesini öncelerken bazıları ruhla bedeni eşit görür. Annem, ruhuma özen gösteren bir anneydi. Beni büyüten odur. Ancak bir kişi var ki O “Ruhumun Mimarıdır”.

     Dedem, Ali Murat Daryal Marmara İlahiyat’ta Din Psikoloji Profesörüydü. Aynı fakültede öğrenci olan anne babamın da öğretmeni olmuştu. Biyolojik evladı olmayan bu öğretmen, annem dahil birçok öğrencisini manevi evladı kabul edip her işine koştururdu. Brodway arabasının anahtarını öğrencilerine verir, okul çıkışlarında arabasını öğrencilerle doldurur hepsini gidecekleri yerlere bırakırdı. Her derse elinde kap kacaklarla gelip, soyut kavramları bir masalcı edasıyla öğrencilerinin zihninde somutlaştırır, deney yapar gibi evreni anlatırdı.

Öyle efsane bir öğretmendi ki halktan dersine yoğun ilgi olur, İlahiyat öğrencisi olmayanlar sıralara doluşurdu onu dinlemek için. Evlat edindikleri oldu, manevi evlatları oldu ancak ömrünün son deminde annemle baba-kız ilişkileri köklü bir hal aldı. Dedemin daktiloda yazdığı yazıları, annem gece sabahlara kadar bilgisayara geçirirdi. Dedemin kitaplarının emekçisiydi annem.

Sonra ben doğdum, dedem doğumuma gül getirdi. Kardeşim doğdu, dedem torunlarıyla hayat buldu. Küçük kıvırcık saçlı kızı kucağına almadan, fakülteden içeri girmez oldu. Küçük erkek torununa ise tüm hocalara: “Ahmet Beyciğim diyeceksiniz” diyerek, koca adamlara 5 yaşındaki çocuğa saygı duymayı öğretti.

Evlenmek isteyen öğrencilerinin ev eşyalarını hocalar arasında bölüştürür, kimin neyi eksikse onu tamamlamadan evine dönmezdi. Öğrenciyi aşağı gören Hocalarla ters düştü, kayırmalara karşı durdu ve kötülerin yüzüne hep tükürdü.

Deliler Padişahı dediler Ali Murat Daryal’a, bir deli gibi umarsız, bir padişah gibi kudretliydi. Yürürken yalpalardı, yaşlanmıştı. Ama hiçbir sözünde yalpalamadı, ne söylediyse onu yaşadı. Annemin öğretmeni, şimdi pek çok fakültelerde görev alan hocaların hocasıydı. Bir kez kendisini dinlemiş hiç kimse onu unutmadı. Kendine hastı. Yetime öksüze hassastı. Peygamberinin ismini duyup da ağlamadığı bir an görmedim.

Beni bu adam büyüttü. Nişantaşı’nda bir konakta büyümüş, büyük bir asker olan Feridun Daryal’ın, Paşa Soyundan gelen Rabıa Hanım’ın ilk çocuğu olarak doğmuş. Ailesindeki türlü sıkıntılara rağmen anne ve babasına ölene kadar bakmış ancak babası ölüm döşeğindeyken yanına gidip: “Ben seni sevmiyorum baba, bunu dünyadayken duy” demiş. Babamı ölüm döşeğinde görsem, şüphesiz ben de aynısını söylerim.

İşte benim dedem, karşısındaki bir paşa da olsa yanlış konuşanın yüzüne tükürecek bir adamdı. Hayattaki hiçbir sıfatı, doğrunun önüne koymadı. Bana anlatmak yoluyla pek çok şey öğretti ama asıl öğrendiklerim, onu izleyerek öğrendiklerimdir.

Bana Betüş, derdi. Anneme Şekercim, derdi. Kardeşime Ahmet Beyciğim, derdi. Vefatına yakın bir zamanda beni arayıp, ilerde kızım olursa diye bir kız ismi vasiyet etmişti. Oğlum olunca, onun ismini vermek istedim. Deliyle büyüdük, bir deli de biz büyüteceğiz elbet.

Dedem 16 Mart 2017’de dünyaya gözlerini yumdu. Ama yaşarken hiçbir kötülüğe göz yummadı. Hayatımdaki hiçbir sıfatım, onun Betüşü ve torunu olmaktan değerli değildir. İyi ki bana gül getirmiş, iyi ki çocuk gönlümle oynamış. İyi ki bana kızmış, beni azarlamış. Bana Farsça kelimeler öğretip, ilk felsefe kitaplarımı almış.

Beni tanıyanlar girişkenliğimi ve başarısız olmaktan çekinmediğimi bilir. Çünkü dedem 12 yaşımda bir yazımı, İlahiyat profesörlerinin odasını gezdirerek sesli okutmuştu bana. Övgüler ve yergiler sunulmuştu bana o gün. Ben, küçük yaşta büyük övgüler aldım. Ve kocaman adamlar tarafından fikirlerim aşağılandı da. Ben artık üretmekten neden, nasıl korkayım ki?

Bisiklet sürmeyi öğrenirken arkamızdan birisi tutar, sonra bırakır hani. Dedem de elimden tuta tuta beni düşünmenin evrenine soktu. Vefatıyla artık o bisikletin üstünde desteksiz ve yalnızdım. Çok ağladım, artık soru soracağım dedem yoktu. Ama o bana soru sormayı öğretmişti. Ondan sonra da hayat hep yeni öğretmenler çıkardı karşıma…

Dedemi çocukken pek dikkatle dinlememişler. O yüzden her söylediğini hızlı söylemeye çalışırdı. Biz konuşurken: “Sakince anlat, ben seni dinliyorum. Acele etme.” Derdi ve yüzü bize dönük olurdu. Beni iyi bir konuşmacı yapan budur.

Çok küçük yaşlarda çeşitli konularda fikrimi sordu bana. Ben, dinlemeyi ve soru sorulan olmayı öğrendim. Bazen insanlar neden kitap yazdığımı sorar, bu özgüven nereden geliyor demek isterler aslında. Bilmezler ki ben, çocukken dedem tarafından “fikrimin değerli olduğuna” inandırılmıştım. Sonra da o fikrin altını doldurmak için kendimi gece gündüz okumaya yazmaya adadım. Dedem bir kıymet gördüyse bende, emek verdiyse, onun nazarını boşa çıkarmam.

Bu zamana kadar her çalışmamda ona teşekkür ettim. Zaten her adımımda ona şükran doluyum. Bundan sonra da böyle olacak. Seni Seviyorum Deli Murat, oğlumun büyük dedesi, Yavrum Dedem. Sen annemin hem öğretmeni hem babası hem çocuğuydun. Benimse özlemle ilk tanışmam, ölüme ilk tanıklığım, toprağı sevme sebebimsin.

Ali Murat Daryal’ın ruhuna fatihalar hediye edelim. Bana eşlik eder misiniz?

(Fotoğraftaki annem ve dedemdir)

Ziyaretçi Yorumları

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.