
Bir keresinde doğum günümü kutlamıştık. Dedem büyük bir tepside, anneannemin yaptığı pastayla bana yaklaşıp, mumları üfletmişti. O gün ne dilediğimi hatırlamıyorum. O âna dair birçok fotoğrafım var. Benim için yaşanan anlara veda vesilesidir fotoğraflar. Hatırlamak, unutmanın doğurduğu bir eylemdir çünkü. Bir daha hiç 5 yaşında olmadım, o kırmızı kazaklı, kıvırcık saçlı küçük kızın fotoğrafta olduğu gibi.
Bugün, 25’e veda ediyorum. Çok sevdiğim biri bana “Bir zamanlar 26 olmuştum, çok güzeldi” dedi. Onun söylediklerine güvenirim, güzel dediyse güzeldir. Doğrusu, her kutlama bir veda aynı zamanda. Doğmayı seçmemiştim, yaşamam annemin ve babamın dileğiydi. Hayatta çoğu şeyi ben seçmedim. Seçtiklerim çok isabetli olmuyor zaten, seçmediklerim çok daha iyi
Sonra… Mutlu yaşamamı dileyen onlarca insan oldu. Çok mutlu da oldum, yalan değil. Ancak yaşamakla aramda hep bir tül perde varmış gibi, devamlı gözlerimi ovuşturdum. Göremeyen gözlerimmiş gibi hep hakikatleri görmeye çabaladım. Halbuki bazı şeylerin görülmemesi, bazı kimselerin kavuşamaması, bazı yerlere gidilmemesi gerekiyormuş. Geçmişe gidemem, çok istediğim çikolata şelalem hiç olmadı ve Göbeklitepe’ye hala gidemedim mesela.
Bu bir iç dökme yazısıdır. Ne yaşarsam yaşayayım, yazmayı sürdürmekle övünüyorum. Ve kendime verebileceğim en güzel hediye, kendime bir mektup yazmaktır diye düşündüm. Bu beni ne ilgilendirir, diyebilirsiniz. Çok önemli biri olduğumdan değil ancak insan insanı merak eder, insan insanı sever, insan insanı düşman edinir. İnsanın işi insanladır. Ve bazen birinin ağladığı, öbürüne iyi gelir. Sonuçta bize yaşamın bir haritası verilmedi ve hepimiz farklı yerlerde kaybolduk. Bir gün birisi “kara göründü” diyecek ve boğulmayanlar o mesudiyet adasına kavuşacaklar. Dayanın, bir gün olacak!
Hüzünlü bir yazı yazıyor gibi gelebilirim size, 25 yaş benim için kendimle savaştığım bir yaş oldu çünkü. Üç günün ikisini sorguyla geçirdim. Hani şu karanlık sorgu odasında, yanan tek ampulün hemen altında yapılan çapraz sorgulardan. Pek çok şey başardım, yeni bir şehirde hayat kurdum, oğlumu bir sene daha büyüttüm, akademide ilerledim. Ve her ilerleme, beni başlangıcımdan uzaklaştırdı.
Her sene, annemin karnındaki varoluşumdan, o ilk oyuncağımdan, ilk el yazı defterimden ve ilk aşkımdan uzaklaşıyorum. Toprağa yaklaşıyorum, halbuki bir ağaç, tohum haline dönmekten yüksünür mü? İnsan büyümeyi yadırgıyor işte. Hem de ağaç gibi sabit, kuş gibi göçe mahkûm olmadığı halde.
25 senelik hayatımda neşelendim, kahroldum ve şiirler yazdım. Büyük kürsülerde kendimce konuşmalar yaptım. Tövbeler ettim, birincilikler kazandım ve eşsiz iltifatlar aldım. Her bir tanıdığım insan çok özeldi ve her giden insan aşırı hafifletti.
Bazen birilerine yük oldum, birilerine üzüntü oldum, hadsizlikler yaptım ve aşırılıklarım oldu. Beni tatlı uyarılarıyla eğiten tüm büyüklerime minnettarım. 25 sene afili bir yalnızlık büyüttüm ve sonunda çok güçlü, güzel bir kadınla karşılaştım. Kendimi buldum.
Şimdi, yazının bu kısmına gelenlere teşekkür ediyorum. Gelelim işin neşeli kısmına. Be arkadaşım, ne 25 seneydi ama! Ne riskler aldın ne sulara atıldın öyle. Hepsinden de tek parça çıktın helal olsun sana. Ne diyor şair: “Kavganın göbeğidir benim yerim”, vallahi mücadeleni sevdim.
Kendime dair bu yaşımda ne öğrendim biliyor musunuz? Hiçbir kederin avucunda tutamayacağı bir haşarı çocukmuşum ben. Kalp krizi geçiriyorum zannettikten iki gün sonra, kalbimin çok sağlıklı çalıştığını duydum kardiyologtan. Yani bu hayatın normal sancısıymış bu, sağlıklı olan sancımakmış.
En büyük korkum, her şeyin geçiyor olması. Ve en büyük mutluluğum, her şeyin geçiyor olması.
Şimdi dönmemek üzere 25’le vedalaşıyoruz. Haydi canım, sen ileride oğlumun varacağı yaşsın. Orada tekrar görüşmek üzere. 26’ya gelince, hayat lütfen beni yormasın. Birkaç beklentim var onları karşılasın ve lütfen artık iyi bir siyah ceket bulabileyim. İsteklerim basit, gerçekleştirmek için 365 günün var. Son 6 saate bırakma, biliyorsun sabırsızım.
Şimdi seneler sonra dönmüş bu yazıyı okuyorsan, seninle gurur duyduğumu unutma. Seni çok seviyorum Azra. Senin var olman ve yaşaman için binlerce mucize bir araya geldi. Soyunca birçok insan birbirini sevdi, âşık oldu ve bugün olduğun insan olana kadar bu sürüp gitti.
Hiçbir kötülüğün, sendeki iyiliğe el uzatmasına izin verme. Sen annenin savaşçı kızısın, iyi olman yetmez, kötüden de uzak durman icap eder. Hiçbir tartışma, yuvanın huzurundan önemli değildir. Hiçbir insanın kalbi, senin kalbinden daha az değerli değildir.
Bunu okuyan kişi, sana sesleniyorum. Beyefendi ya da Hanımefendi, yeni yaşımda sizden bir hediye istiyorum. Çünkü bence insanın alabileceği en güzel hediye budur. Hediye, kendim adına değil, dedem adına.
Dedem Ali Murat Daryal için bir fatiha okur musunuz?
Teşekkür ederim.
Betül Azra
Rabbim rahmetini dedemizden esirgeme. Size gelince küçük şair, azimli yazar ve hatip. Çok güzel bir yaşa yelken açmışsınız, derinliğiniz bol, rüzgarınız isabetli olsun.
Seni Aralık’sız seviyorum.
Annen.
İyiki varsınız , hediyeni yolladım. Umarım dedenin işine yarar.